هاجر
رضى الله
تعالى عنها
77- Hz. Hacer
أخبرنا أحمد
بن سعيد قال
أنا وهب بن
جرير قال أنا
أبي عن أيوب
عن سعيد بن
جبير عن بن
عباس عن أبي
بن كعب عن
النبي صلى
الله عليه
وسلم أن جبريل
حين ركض زمزم
بعقبه فنبع
الماء فجعلت
هاجر تجمع
البطحاء حول
الماء لئلا
يتفرق فقال رسول
الله صلى الله
عليه وسلم رحم
الله هاجر لو
تركتها لكانت
عينا معينا
[-: 8318 :-] Ubey b.
Ka'b'ın bildirdiğine göre Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem):
"Cibril ayağıyla vurup su çıkınca, Hacer, dağılmaması için suyun etrafına
kum yığmaya başladı" buyurdu. Allah'ın Resulü (sallallahu aleyhi ve
sellem) devamla: "Allah Hacer'e rahmet etsin: Eğer onu bıraksaydı,
kaynayıp duran bir pınar olurdu" buyurdu.
Tuhfe: 47
Bu Hadisi Kütüb-i
Sitte sahiplerinden Sadece Nesai rivayet etmiştir. ve Ahmed, Müsned (21125).
أخبرنا أبو
داود قال أنا
علي بن
المديني قال
أنا وهب بن
جرير قال ثنا
أبي قال سمعت
أيوب يحدث عن
سعيد بن جبير
عن بن عباس عن
أبي بن كعب عن
النبي صلى
الله عليه
وسلم قال نزل
جبريل إلى
هاجر
وإسماعيل
فركض عليه موضع
زمزم بعقبه
فنبع الماء
قال فجعلت
هاجر تجمع
البطحاء حوله
لا يتفرق
الماء فقال رسول
الله صلى الله
عليه وسلم رحم
الله هاجر لو
تركتها كان
عينا معينا
قال فقلت لأبي
حماد لا يذكر
أبي بن كعب
ولا يرفعه قال
أنا أحفظ لذا هكذا
حدثني به أيوب
قال وهب
[-: 8319 :-] Ubey b.
Ka'b, Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'in: "Cibril, İsmail ve Hacer'e
inip ayağıyla zemzem suyunun olduğu yere vurdu ve su çıktı. Bunun üzerine Hacer
suyun dağılmaması için etrafına kum yığmaya başladı" buyurduğunu bildirir.
Allah'ın Resulü (sallallahu aleyhi ve sellem) devamla: "Allah Hacer'e
rahmet etsin: Eğer onu bıraksaydı, kaynayıp duran bir pınar olurdu"
buyurdu.
Vehb der ki: Babama.
Ubey b. Ka'b'ı söylemeden hadisi nakletmesinin sebebini sorunca: "Ben bunu
böyle biliyorum. Eyyub bana hadisi bu şekilde anlattı" dedi.
Vehb der ki: Hammad b.
Zeyd, Eyyub'den, Abdullah b. Said b. Cübeyr'den, babasından, İbn-i Abbas'tan,
Ubey b. Ka'b'ı ve Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'i zikretmeden buna
benzer bir rivayette bulundu.
Vehb der ki: Selam b.
Ebi Muti'ye gittim ve bana bu hadisi bildirdi. Hammad b. Zeyd; Eyyub'den,
Abdullah b. Said b. Cübeyr'den aynı hadisi rivayet edince buna şiddetle karşı
çıktı ve bana: "Baban ne diyor?" diye sordu. Ben: "Babam,
Eyyub'den, Said b. Cübeyr'den naklediyor" cevabını verince, "Valllahi
şaşılacak şey! Baban hala hafız olan arkadaşlarımızdandır ama yanlış yapmıştır.
Doğru olanı, Eyyub'den, ikrime b. Halid'den olması gerekir" dedi.
Tuhfe: 47
أخبرنا محمد
بن عبد الأعلى
قال أنا محمد
بن ثور عن
معمر عن أيوب
وكثير بن كثير
بن المطلب بن أبي
وداعة يزيد
أحدهما على
الآخر عن سعيد
بن جبير قال
بن عباس أول
ما اتخذ النساء
المنطق من قبل
أم إسماعيل
اتخذت منطقا
لتعفي أثرها
على سارة ثم
جاء بها
إبراهيم
وابنها إسماعيل
وهي ترضع حتى
وضعها عند
البيت وليس بمكة
يومئذ أحد
وليس بها ماء
فوضعها هنالك
ووضع عندها
جرابا فيه تمر
وسقاء فيه ماء
ثم قفى إبراهيم
فاتبعته أم
إسماعيل
فقالت يا إبراهيم
أين تذهب
وتتركنا بهذا
الوادي الذي
ليس به أنيس
ولا شيء فقالت
له ذلك مرارا
وجعل لا يلتفت
إليها فقالت
له آلله أمرك
بهذا قال نعم
قالت إذا لا
يضيعنا ثم
رجعت فانطلق
إبراهيم استقبل
بوجهه البيت
ثم دعا بهؤلاء
الدعوات ورفع يديه
فقال إني
أسكنت من
ذريتي بواد
غير ذي زرع
عند بيتك
المحرم إلى
لعلهم يشكرون
فجعلت أم
إسماعيل ترضع
إسماعيل
وتشرب ذلك
الماء حتى إذا
نفد ما في ذلك
السقاء عطشت
وعطش ابنها وجاع
وانطلقت
كراهية أن
تنظر إليه
فوجدت الصفا
أقرب جبل
يليها فقامت
عليه
واستقبلت
الوادي هل ترى
أحدا فلم تر
أحدا فهبطت من
الصفا حتى إذا
بلغت الوادي
رفعت طرف
درعها ثم سعت
سعي المجهد ثم
أتت المروة
فقامت عليها
ونظرت هل ترى
أحدا فلم ترى
أحدا فعلت ذلك
سبع مرات قال بن
عباس قال
النبي صلى
الله عليه
وسلم فلذلك سعى
الناس بينهما
فلما نزلت عن
المروة سمعت
صوتا فقالت صه
تريد نفسها ثم
تسمعت فسمعت
أيضا قالت قد
أسمعت إن كان
عندك غوث فإذا
هي بالملك عند
موضع زمزم
يبحث بعقبه أو
بجناحه حتى
ظهر الماء
فجاءت تحوضه
هكذا وتقول
بيدها وجعلت
يعني تغرف من
الماء في
سقائها وهو
يفور بقدر ما
تغرف قال بن
عباس قال
النبي صلى
الله عليه
وسلم يرحم
الله أم
إسماعيل لو
تركت زمزم أو
قال لو لم
تغترف من
الماء لكانت
عينا معينا
فشربت وأرضعت
ولدها فقال
الملك لا تخافي
الضيعة فإن ها
هنا بيت الله
يبنيه هذا
الغلام وأبوه
وإن الله لا
يضيع أهله
وكان البيت مرتفعا
من الأرض
كالرابية
تأتيه السيول
عن يمينه
وشماله
فكانوا كذلك
حتى مرت رفقة
أو قال بيت من
جرهم مقبلين
فنزلوا في
أسفل مكة فرأوا
طائرا عارضا
فقالوا إن هذا
الطائر ليدور
على ماء
ولعهدنا بهذا
الوادي وما
فيه ماء فأرسلوا
فإذا هم
بالماء
فرجعوا
فأخبروهم
بالماء وأم
إسماعيل عند
الماء فقالوا
أتأذنين لنا
أن ننزل عندك
قالت نعم ولا
حق لكم في
الماء قال بن
عباس قال نبي
الله صلى الله
عليه وسلم فألفى
ذلك أم
إسماعيل وهي
تحب الأنس
فنزلوا وأرسلوا
إلى أهاليهم
فنزلوا معهم
وشب الغلام وتعلم
العربية منهم
وأعجبهم حين
شب فلما أدرك
زوجوه امرأة
منهم وماتت أم
إسماعيل
[-: 8320 :-] İbn-i
Abbas anlatıyor: Kadınlar içinde ilk kemer kullanan kişi Hz. ismail'in annesi
Hacer'dir. Hacer, kendisini, Sare'den gizlemek için bu yola başvurmuştur. Hz.
ibrahim, oğlu ismail'i ve onu emzirmekte olan annesi Hacer'i Şam'dan alıp,
Mescid-i Haram'ın bu günkü bulunduğu yerin üst tarafında, Zemzem suyunun
yanında, büyük bir ağacın altına bıraktı. O gün Mekke'de ne insan, ne de su
bulunuyordu. işte ibrahim onların ikisini de burada bıraktı. Yanlarına, içinde
hurma bulunan bir dağarcık ve su bulunan bir de kırba bıraktı. Sonra geri dönüp
gitmeye başladı. ismail'in annesi onun arkasından yürüdü ve ona:
"Ey ibrahim! Bizi,
hiç kimsenin bulunmadığı, hatta hiç bir şeyin olmadığı bu vadide bırakıp ta
nereye gidiyorsun?" dedi. Hacer bu sözlerini tekrar ettiyse de ibrahim ona
dönüp bakmadı. Nihayet Hacer ibrahim'e: "Bunu sana Allah mı emretti?"
diye sorunca, ibrahim: "Evet" karşılığını verdi. Bunun üzerine Hacer:
"Öyleyse Allah bizi korur ve helak etmez" deyip geri döndü. İbrahim
ise yoluna devamla yüzünü Kabe'ye dönüp, ellerini kaldırdı ve Rabbine şöyle
yalvardı: "Ey Rabbimiz, Soyumdan bazılarını, mukaddes evinin yanındaki
ekinsiz bir vadiye yerleştirdim~ Rabbimiz, namaz kılsınlar diye böyle yaptım.
Rabbimiz, insanlardan bir kısmının kalbini onlara meylettir. Onları, meyvelerle
rızıklandır ki, şükretsinler." (ibrahim Sur. 37)
ismail'in annesi,
ıbrahim'in bıraktığı sudan içiyor ve çocuğunu emziriyordu. Kırbadaki su bitince
hem kendisi susadı, hem de çocuğu susayıp acıktı. Hacer, çocuğunun bu acıkıı
halinden dolayı fenalaşarak yanından ayrılıp biraz öteye vardı ve o bölgede
kendisine yakın olan Safa tepesine doğru gitti ve tepenin üzerine çıktı. Sonra
vadiye dönerek, herhangi bir kimse görebilir miyim, diye bakmaya başladı. Fakat
hiç kimseyi göremedi. Safa tepesinden inip vadiye gelince gömleğinin bir ucunu
kaldırıp yorgun bir şekilde koştu. Sonra Merve'ye çıkıp birini görebilme
ümidiyle baktı, ama kimseyi göremedi ve bu şekilde (Safa ile Merve arasına)
yedi defa gidip geldi.
İbn-i Abbas der ki:
Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem): "Bu sebeple insanlar Safa ile
Merve arasında say' ederler" buyurdu.
Hacer son defa Merve
tepesinden indiğinde bir ses işitti ve kendi kendine: "Sus ve iyice
dinle!" deyip dikkatle dinledi ve aynı sesi işitti. Bunun üzerine:
"Ey ses sahibi, sesini duyurdun. Eğer sen, bize yardım etmek kudretinde
isen bize yardım et" dedi. Hacer sözünü bitirir bitirmez, Zemzem kuyusunun
yanında bir melek göründü. O melek, ayağının topuğu veya kanadıyla yeri
eşeliyordu. Nihayet orada su göründü. Hacer, suyun akıp gitmemesi için havuz
yapmaya başladı. Bir yandan eliyle suyun önünü tıkamaya çalışıyor, diğer yandan
kırbasına su dolduruyordu. Hacer suyu avuçladıkça aldığı kadar su tekrar
kaynıyordu."
İbn-i Abbas der ki:
Allah'ın Resulü (sallallahu aleyhi ve sellem): "Allah, İsmail'in annesi
Hacer'e rahmet eylesin. Eğer o, Zemzemi kendi haline bıraksaydı (veya Zemzem
suyunu avuçlamasaydı) Zemzem, akan bir pınar olurdu" buyurdu. Hacer bu
sudan içti, çocuğunu emzirdi. Melek ona şöyle dedi: "Helak olacağınızdan
korkmayın. Zira burada Allah'ın evi bulunmaktadır. Bu evi, bu çocuk ve babası
yapacaktır. Şüphesiz ki Allah, evinin sakinlerini helak etmez."
Beytullah'ın yeri tepe
gibi yüksekçe bir yer üzerindeydi. Seller, sağından ve solundan gelip onu aşındırmışlardı.
Hacer bu şekilde
günlerini geçirirken bir gün Cürhum kabilesinden bir topluluk (veya bir aile)
onların yanından geçti. Cürhumlular, gelip Mekke'nin alt tarafında
konaklamışlardı. Cürhumlular, orada bir kuş'un havada dolaştığını gördüler ve
şöyle dediler: "Şüphesiz bu kuş, bir suyun başında dolaşıyor. Biz ise bu
vadide su bulunmadığını biliyoruz." Bunlar, gözetleyici çıkardılar. Bu
gözetleyiciler orada su bulunduğunu gördüler ve gelip haber verdiler.
Cürhumlular
geldiklerinde ismail'in annesi de suyun başındaydı. Ona: "Senin civarında
konaklamamıza izin verir misin?" diye sorunca, Hacer: "Evet
konaklayabilirsiniz, fakat bu suda herhangi bir hakkınız yoktur" dedi.
Abdullah b. Abbas
sözlerine devamla şöyle dedi: " Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem):
"Cürhumiler, Hacer'in, birtakım insanlarla konuşmayı arzuladığı bir sırada
kendisiyle karşılaştılar. Cürhumiler Mekke civarına inip konakladılar. Sonra
ailelerine de haber gönderdiler. Onlar da gelip yerleştiler. İsmail, yiğitlik
ve gençlik çağına girmiş ve Cürhumilerden Arapça da öğrenmişti. Artık İsmail,
gençlik çağında Cürhumiler arasında en sevimli bir sima olmuştu. Bu sebeple,
İsmail buluğ çağına girince Cürhumiler onu, kızlarından biriyle evlendirdiler.
Daha sonra İsmail'in annesi vefat etti"
dedi.
Tuhfe: 5600
Diğer tahric: Buhari
(3364, 3365); Ahmed, Müsned (2285).
أخبرنا محمد
بن عبد الله
بن المبارك
قال أنا أبو
عامر وعثمان
بن عمر عن
إبراهيم بن
نافع عن كثير
بن كثير عن
سعيد بن جبير
عن بن عباس
قال لما كان
بين أهل
إبراهيم وبين
أهله ما كان
خرج هو
وإسماعيل وأم
إسماعيل
ومعهم شنة
يعني فيها ماء
فجعلت تشرب
الماء ويدر
لبنها على
صبيها حتى إذا
دخلوا مكة
وضعها تحت
دوحة ثم تولى
راجعا وتتبع
أم إسماعيل
أثره حتى إذا
بلغت كدا نادته
يا إبراهيم
إلى من تتركنا
قال أبو عامر
إلى من تكلنا
قال إلى الله
عز وجل قالت
رضيت بالله ثم
رجعت فجعلت
تشرب منها
ويدر لبنها على
صبيها فلما
فني بلغ من
الصبي العطش
قال لو ذهبت
فنظرت لعلي
أحس أحدا
فقامت على
الصفا فإذا هي
لا تحس أحدا
فنزلت فلما
حاذت بالوادي
رفعت إزارها
ثم سعت حتى
تأتي المروة
فنظرت فلم تحس
أحدا ففعلت
ذلك أشواطا ثم
قالت لو اطلعت
حتى أنظر ما
فعل فإذا هو
على حاله فأبت
نفسها حتى
رجعت لعلها
تحس أحدا
فصنعت ذلك حتى
أتمت سبعا ثم
قالت لو اطلعت
حتى أنظر ما
فعل فإذا هو
على حاله وإذا
هي تسمع صوتا
فقالت قد سمعت
فقل تجب أو
يأتي منك خير
قال أبو عامر
قد سمعت فأغث
فإذا هو جبريل
فركض بقدمه فنبع
فذهبت أم
إسماعيل تحفر
قال أبو
القاسم صلى الله
عليه وسلم لو
تركت أم
إسماعيل
الماء كان ظاهرا
فمر ناس من
جرهم فإذا هم
بالطير
فقالوا ما
يكون هذا
الطير إلا على
ماء فأرسلوا
رسولهم
وكريهم
فجاؤوا إليها
فقالوا ألا
نكون معك قالت
بلى فسكنوا
معها وتزوج
إسماعيل صلى الله
عليه وسلم
امرأة منهم ثم
إن إبراهيم
صلى الله عليه
وسلم بدا له
قال إني مطلع
تركتي فجاء
فسأل عن
إسماعيل أين
هو فقالوا
يصيد ولم يعرضوا
عليه شيئا قال
إذا جاء
فقولوا له
يغير عتبة
بيته فجاء
فأخبرته فقال
أنت ذلك
فانطلقي إلى
أهلك ثم إن
إبراهيم صلى
الله عليه وسلم
بدا له فقال
إني مطلع
تركتي فجاء
أهل إسماعيل
فقال أين هو
قالوا ذهب
يصيد وقالوا
له انزل فاطعم
واشرب قال وما
طعامكم
وشرابكم
قالوا طعامنا
اللحم
وشرابنا
الماء قال
اللهم بارك لهم
في طعامهم
وشرابهم قال
أبو القاسم
صلى الله عليه
وسلم فلا تزال
فيه بركة
بدعوة إبراهيم
صلى الله عليه
وسلم ثم إن
إبراهيم صلى
الله عليه
وسلم بدا له
فقال إني مطلع
تركتي فجاء فإذا
إسماعيل وراء
زمزم يصلح
نبلا له صلى
الله عليه
وسلم فقال يا
إسماعيل إن
ربك عز وجل قد أمرني
أن أبني له
بيتا قال أطع
ربك قال وقد
أمرني أن
تعينني عليه
قال فجعل
إسماعيل صلى
الله عليه
وسلم يناول
إبراهيم
الحجارة ويقولان
{ ربنا تقبل
منا إنك أنت
السميع
العليم } فلما
أن رفع
البنيان وضعف
الشيخ عن رفع
الحجارة فقام
على المقام
وجعل إسماعيل
يناوله الحجارة
ويقولان {
ربنا تقبل منا
إنك أنت
السميع
العليم }
[-: 8321 :-] İbn-i
Abbas anlatıyor: Hz. ibrahim ile ailesi arasında olanlar (anlaşmazlık) olunca,
ismaıl ve annesini alıp bir kırba suyla yola çıktılar. Sare sudan içiyor ve
çocuğunu emziriyordu. Mekke'ye girdiklerinde onu bir ağaçlıkta bırakıp döndü.
Hz. ismail'in annesi de onun peşinden gitti ve Keda denilen yere geldiklerinde:
"Ey ibrahim! Bizi kime bırakıyorsun?"
Ebu Amir'in rivayetinde:
"Bizi kime emanet ediyorsun?" diye sorunca Hz. ibrahim: "Yüce
Allah'a" cevabını verdi. Bunun üzerine Sare: "Allah'a razı
oldum" deyip geri dönerek su içip çocuğunu emzirmeye başladı. Su bitince
ve çocuk susayınca: ''Gidip baksam, belki birilerini bulurum" deyip Safa
tepesine çıktı, ama kimseyi göremedi. inip vadiye gelince izarını kaldırıp
Merve'ye kadar koştu. Oradan da bakınca kimseyi göremedi. Bunu defalarca yaptıktan
sonra: ''Bakayım oğlum ne yapıyor?" deyip çocuğuna bakınca, bıraktığı gibi
durduğunu gördü. çocuğunun bu haline dayanamayıp birini görmek ümidiyle Safa
ile Merve arasında yedi defa gidip geldikten sonra: ''Bakayım oğlum ne
yapıyor?" deyip çocuğuna bakınca, bıraktığı gibi durduğunu gördü. Bu
sırada bir ses duyunca: ''Seni duydum söyle sana cevap vereyim. Senden hayır
gelir mi?" Ebu Amir'in rivayetinde ise: ''Ey ses sahibi, sesini duyurdun,
bize yardım et" dedi. Sesin sahibinin Cibril olduğunu gördü. Cibrıl
topuğuyla yere vurunca su çıktı ve Hz. ismail'in annesi suyun toplanması için
etrafını kazmaya başladı.
Resulullah (sallallahu
aleyhi ve sellem): "Eğer İsmail'in annesi suyu olduğu gibi bıraksaydı su
kendiliğinden çıkardı" buyurdu. Cürhüm kabilesinden bir grup oradan
geçerken bir kuşun suyun etrafında uçtuğunu görüp elçilerini ve ırgatlarını
göndererek:
"Seninle beraber
(burada) kalabilir miyiz?" diye sordular. Sare: "Olur" deyince
gelip yanına yerleştiler ve ismail onlardan bir kadınla evlendi. Sonra ibrahim
Mekke'de bıraktıklarıma bir bakayım" deyip gelerek ismail'i sordu. ''Av'a
gitti" dediler ve ona hiçbir !kramda bulunmadılar. Hz. ibrahim:
"ismail geldiğinde evinin eşiğini değiştirmesini söyleyiniz" dedi.
Hz. ismail geldiğinde hanımı olanları anlatınca: ''Eşikten kastedilen sensin.
Ailenin yanına git" dedi (ve hanımını boşadı). Sonra Hz. ibrahim yine:
''Bıraktıklarıma gidip bakayım" diyerek Hz. ismail'in ailesinin yanına
gelip: "ismail nerede?" diye sordu. "Avlanmaya gitti. inip ye ve
iç" dediler. Hz. ibrahim: "Yemeğiniz ve içeceğiniz nedir?" diye
sorunca: "Yemeğimiz et, içeceğimiz de su" cevabını verdiler. Hz.
ibrahim: "Allahım! Onların yemeğine ve içeceğine bereket ver" diye
dua etti.
Resulullah (sallallahu
aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: ''Hala onda İbrahim'in duasının bereketi
vardır." Sonra Hz. ibrahim: "Bıraktıklarıma bir bakayım" deyip
gelince Hz. ismail'i Zemzem'in ardında bir okunu tamir ediyordu. Ona: "Ey
ismail! Rabbin bana kendisi için bir ev yapmamı emretti" deyince, ismail:
"Rabbine itaat et" dedi. Hz. ibrahim: "Yine bana senin yardım
etmeni emretti" deyince, ismail, Hz. ibrahim'e taş vermeye başladı ve:
" ... Rabbimiz! Yaptığımızı kabul buyur. Şüphesiz ki, Sen hem işitir, hem
bilirsin ... " (Bakara Sur. 127) diye dua etmeye başladılar. Bina
yükselince ve ibrahim taşları kaldırmaktan aciz kalınca Makam'a çıktı, Hz.
ismail de ona taş verirken şöyle dua ettiler: " ... Rabbimiz! Yaptığımızı
kabul buyur. Şüphesiz ki, Sen hem işitir, hem bilirsin." (Bakara Sur. 127)
Tuhfe: 5600